- bereket
- 阿́1́is.1. 丰富, 富足, 充裕: Onda hısım akraba sürüsüne bereket! 他有一大堆亲戚!Sofranıza bereket! (客人饭后说的感谢语)谢谢您的盛情款待!2. 俗́ 雨: Bereket yağıyor. 雨正在下。2́zf. 幸好, 幸而, 幸亏: Çocuğun yüzu ibik gibi kızardı. Bereket o telâşta kimse işin farkına varmadı. 那孩子的脸红得像鸡冠子, 幸好在匆忙中谁也没发现。◇ -den \bereket gitmek 贫困, 贫困潦倒; 贫瘠: Evimden bereket gitti diye odasına kapanmıştı. 他闭门不出是因为他已经穷困潦倒。\bereket kaynağı 鱼米之乡 \bereket (versin) ki 好在, 幸而, 幸亏: Bereket versin ki, genç boksör, dayağa ezelden idmanlıydı. 幸亏这位青年拳击手以前挨打也挨惯了。◆ Bereket versin. 1) 上天保佑, 谢天谢地: Allah (bir bir) bereket versin! 感谢真主!谢天谢地!Allah Halil İbrahim bereketi versin. 愿真主赐福! 2) 幸亏, 好在: Bu sene kış erken geldi bereket versin kömürümüzü yazın almıştık. 今年冬天来得早, 幸亏我们夏天就把煤买好了。Bereket versin, ben çabuk davrandım. 幸亏我动作快。 3) (店主对顾客的谢词)多谢光顾: Tütüncüye kendini nasıl attığımı bilemiyorum, bereket versin ki bildim. 我都不知道我是怎么来到烟摊前的, 只记得摊主说了一句“多谢光顾”。
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.